Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan Dolmabahçe’de anıldı: Hesabını soracağız
İSTANBUL – Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı idam edilişlerinin 52’inci yılında İstanbul’da anıldı. Gençlik örgütleri Taksim’de bulunan Atatürk Kültür Merkezi önünde anma için bir araya geldi. Burada toplanan CHP ve EMEK Partisi, kortejler halinde Dolmabahçe’ye yürüdü.
‘KATLEDİLEN HER İNSANIN KANINDA PARMAKLARI VAR’
EMEK Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan Dolmabahçe’de açıklama yaptı. Burada konuşan Aslan, “Denizler burada emperyalistlere karşı tutum aldılar. Şan olsun onların mücadelesine. Devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşatmaya devam edeceğiz. Her gün biraz daha ileriye taşımaya söz verdik. Denizler Filistin’de İsrail’e karşı savaştılar. Saray rejimi aylardır İsrail’e gemilerle kargo uçaklarıyla İsrail ordusunun kullanabileceği her türlü malzemeyi taşıdı. Şimdi diyorlar ki biz İsrail ile ticareti yapmayacağız. 7 aydır katledilen her insanın kanında parmakları var. Bunun sorumlusu emperyalistler ve iş birlikçileridir. Türkiye’de artık dayanışmanın ilerisine gitmeliyiz. Bu katliamı durdurmak için daha kapsamlı bir mücadelenin içerisine girmeliyiz. 1 Mayıs’ta Saraçhane’de kurulan barikatı gün gelecek hep birlikte yıkacağız. Yoldaşlarımız gece evlerinde baskın yapılarak gözaltına alındı, işkenceye maruz bırakıldılar. İşçilere emekçilere dönük saldırgan tutumlarını 1 Mayıs’a katılan arkadaşlarımızı gözaltına alarak gösteriyorlar. Bunların hesabını soracağız” ifadelerini kullandı.
EMEK gençliği adına açıklama yapan Berkay Korkan da şunları söyledi:
NESİLLER BOYU SÜRDÜRÜLECEK MİRAS BIRAKTILAR: Bugün 6 Mayıs 2024. ‘68 öğrenci hareketinin öncüleri, anti-emperyalist mücadelenin simgelerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, ve Hüseyin İnan’ın idam edilmelerinin 52. yıldönümü. Deniz’in, babasına yazdığı son mektupta da dediği gibi, ‘İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler. Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.’ Doğup, büyüyüp, yaşayıp, öldükleri kısa zaman zarfı içerisinde, belki de birkaç ömüre sığacak mücadeleler verip, bize de nesiller boyu sürdürülecek bir mücadelenin mirasını bıraktılar. Verdikleri en büyük mücadelelerden biri de, Filistin halkı içindi. Siyonist İsrail’in, emperyalist ABD’nin işgal ve katliamlarına karşı, Ürdün’de, Lübnan’da Filistin için silah elde bizzat savaştılar. Çünkü onlar emperyalizmin düşmanıydı, fakat bu, kişisel bir düşmanlıktan ibaret değildi. Denizler emperyalizme, halkların zenginliklerini yağmalayıp talan ettiği, onlara zulüm kustuğu için düşmanlardı. Bugün İliç’te, Akbelen’de, ülkenin dört bir yanında maden ocaklarında gördüğümüz gibi, çok uluslu emperyalist tekeller ve devletler memleketin dört bir yanının zenginliğini, halkın emeğini sömürüp geriye acıdan ve ölümden başka hiçbir şey bırakmadığı için düşmanlardı.
KORKU DUYUP GERİ DURMADILAR: Fakat emperyalizme düşman oldukları tek koşul hedefte Türkiye’nin olması değildi. Onlar birer enternasyonalist, birer sosyalistlerdi. O yüzden mücadelelerinde ayırt edici olan Filistin, İstanbul, Kürecik gibi konumlar değildi. Asıl ayırt edici olan emperyalistlere ve iş birlikçilerine karşı mücadele etmek, işçilerin ve köylülerin insanca yaşaması için çabalamak, halkların kardeşliğini inşa etmekti. Dolayısıyla, Filistin’de emperyalist ve siyonist işgal mağduru sınıf kardeşleriyle birlikte savaşmaktan, Türkiye’de yaptıkları gibi orada da emperyalizme karşı durmaktan, hatta belki de Filistin’de savaşırken ölme ihtimallerinden bile en ufak bir korku duyup da geri durmadılar. Şimdi işgalci siyonist İsrail hala emperyalist ABD ve Avrupalı müttefiklerinin desteğiyle Filistin halkını katletmeyi sürdürürken, Türkiye aylarca hamasi söylemler üretmekle yetindi. Tosyalı, Zorlu gibi iş birlikçi tekellerle İsrail’in çelik, enerji, çimento, hatta silah ihtiyaçlarını karşılarken bugün Türkiye gençliğine düşen Denizlerden devraldığı bu anti-emperyalist mücadele ateşini harlayarak yükseltmektir. Türkiye gençliğine düşen, Batı’da iktidarların çeşitli baskılarına rağmen eylemlerini sürdüren sıra arkadaşlarıyla dayanışma göstermek, İsrail’le ticarete ancak 7 ayın sonunda çeşitli mücadeleler sonucunda son veren tek adam iktidarının, işgalcilerle ilişkisini tamamen kesmesi için mücadele etmeye devam etmektir.
HALKLAR EMPERYALİSTLERİN HEDEFİ HALİME GELİYOR: Ayrıca sadece Filistin’de değil, bugün Ukrayna’da, Suriye’de, Kuzey Irak’ta halklar emperyalistlerin hedefi haline geliyor. Milyonlarca insan doğup büyüdükleri yurtlarını terk etmek zorunda kalırken on binlerce insan bir avuç sermayedarın, bir avuç kapitalistin biraz daha kâr etmesi uğruna can veriyor. Denizlerin mücadelesini sahiplenmek, onların miras bıraktığı ışıkla yolumuzu aydınlatmak sadece Filistin için kederlenmekten ibaret değildir. Kürtçe, Arapça, Türkçe demeden, konuştuğu dile bakmadan, halkların ezilmesine, zulüm görmesine karşı ses çıkarmak gerekir. Filistin dolayısıyla İsrail’e tepki gösterirken Türkiye’yi de döktüğü kanlardan, Kuzey Irak’taki işgallerinden, İliç’te toprak altında bıraktığı işçilerden, emperyalist tekellere köle yaptığı milyonlardan sorumlu tutmak ve hesabını sormak bugün Denizlerden devraldığımız anti-emperyalist mücadele için bir zorunluluktur. Zira onların izinden yürümek tutarlı bir mücadeleyi gerektirir. Gerektirir, çünkü onlar bizim için tarihsel birer figürden, geçmişe bakıp yadedeceğimiz sıradan birer kahramandan çok daha fazlası. Onların yaşamları, devrimci dirayetleri, tavırları, bilinçleri bugün bizim yolumuzu aydınlatan, geleceğimize yön veren bir özelliğe sahip. Bugün Filistin’e destek olurken, yabancı maden şirketlerine karşı mücadele ederken, kampüslerde, fabrikalarda, mahallelerde demokratik haklarımız için mücadele ederken onların hayatları bize rehber oluyor. Bilinçlerini, azimlerini, dirayetlerini sahipleniyor ve geçmişin hatalarından ders çıkararak kendi geleceğimizi inşa ediyoruz. Denizler tarihin sayfalarında bir anı değil, geleceğimizi de aydınlatan birer ışık oldular.
SEFERBERLİĞİN PARÇASIYIZ: Bugün dünya gençliği Filistin halkının kurtuluşu için seferber oldu. Biz Türkiye’de bu seferberliğin bir parçasıyız. Çünkü, dünya gençliğinin kaderini emperyalist silah tekelleri değil, NATO, IMF, Dünya Bankası gibi kapitalist emperyalistlerin örgütlü güçleri değil, dünyanın işçi emekçilerinin örgütlü gücü belirlerse ancak kurtulabiliriz, kurtuluşumuz işçi emekçilerin saflarında, onların iktidar mücadelesindedir diyoruz. Dünya gençliği olarak özlemini duyduğumuz barışın koşulunu her ülkenin kendi emperyalistlerine ve iş birlikçi hükümetlerine yönelecek mücadelede görüyoruz. Tek adam yönetimi biat ettiği emperyalistlerle birlikte tarihin karanlığına gömülecek. Çünkü karşısına bağımsızlık ve demokrasi talebi çıkan hiçbir diktatör hayatta kalmamıştır. Denizlere sözümüz, tek adam yönetimine karşı Türkiye gençliğini işçi sınıfının mücadele saflarında örgütlemektir.
Sosyalizmin bayrağı, özgür ve eşit bir dünyanın kazanılması için bütün dünyada kapitalist emperyalist çöküşün üzerinde dolaşıyor. Onu mutlaka ayakları üzerine dikeceğiz! Çünkü bizim tarihimiz, yenilgilerin ve kazanımların, dünya işçi ve emekçi sınıfının mirasıyla yazıldı. Sosyalizmi mutlaka ama mutlaka geleceğimiz haline getireceğiz.
GEÇİT YOK: Geçmişten devraldığı bu mirasla Emek Gençliği’nde birleşmek, örgütlenmek, değiştirmek demek, Deniz’in son sözlerinde dahi yaşattığı mücadeleyi kendi mücadelemizde yaşatmak, Denizlerin yolunda Filistin halkının yanındayız demek, onların burada denize döktüğü 6. Filo’yu her an akıllarda tutmak demektir. Geleceğimizi, doğayı, insanları katletmeyi görev edinmiş bu emperyalist saldırılara karşı Denizlerin mirasıyla karşılık vermek için bir araya gelelim ve emperyalistlere, iş birlikçilere, işgalcilere geçit yok diyelim.
EMEK Partisi’nin ardından gelen CHP korteji de Dolmabahçe’de açıklama yaptı. CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik burada yaptığı açıklamada şunları söyledi:
KURTULUŞ İÇİN MÜCADELE ETTİLER: 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı anmak için bir aradayız. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını çok tarihi bir noktada anıyoruz. 68 kuşağının devrimci gençleri, 15 Temmuz 1968 yılında, tam bu noktada, Dolmabahçe’de 6. Filo’yu denize döktüler. 1968, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de özgürlük rüzgârları estirdi. 68 Kuşağı, toplum yararı için mücadele etti. Deniz Gezmiş ve arkadaşları, ‘Tam Bağımsız Türkiye’ için umut, inanç ve kararlılıkla mücadele ettiler. Onlar bu topraklarda bağımsızlık için, tüm insanların kurtuluşu için mücadele ettiler.
FİLİSTİN HALKIYLA BİRLİKTE SAVAŞTILAR: 68 sonbaharında, Samsun’dan Anıtkabir’e gerçekleştirdikleri ‘Tam bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal Yürüyüşü’ ile bu topraklarda ikinci kurtuluş mücadelesinin adımlarını attılar. Zulme karşı direndiler. Halk için, ülkeleri için mücadele ettiler. Açlığa, yoksulluğa karşı, emperyalizme karşı mücadele ettiler. Faşizme karşı mücadele ettiler. Hepimiz için, eşit, adil, özgür bir geleceğin hayalini kurdular. Bu topraklarda uğruna ölüme gidecek değerler olduğuna inandılar ve inandırdılar. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın başka ülkelerinde de savaşa, yoksulluğa, sömürüye, emperyalizme karşı mücadele verdiler. Mazlum halkların yanında oldular. Mazlum Filistin halkıyla birlikte emperyalizme karşı savaş verdiler.
İDAM SEHPASINI KENDİLERİ TEKMELEDİLER: Denizler hepimize, hayatın cesaret ve umutla bezenecek bir anlamı olduğunu gösterdiler. 6 Mayıs 1972’de bir kişinin, bir karıncanın bile yaşamına zarar vermedikleri halde idam edildiklerinde Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan 25 yaşında, Hüseyin İnan 23 yaşındaydı. İdam sehpasında hiçbirisinde ne korku ne de pişmanlık vardı. Yüzlerindeki tebessümle idam sehpasını kendileri tekmelediler. İdamlar Atilla İlhan’ın dizelerine şöyle döküldü:
“Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı,
Güneşten ışık yontarlardı, sert adamlardı,
Hoyrattı gülüşleri, aydınlığı çalkalardı,
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı…”
MÜCADELEMİZ DEVAM EDİYOR: Denizler karanlığın en koyu yerini aydınlatarak gittiler. İdamlarının üzerinden 52 yıl geçti. Ancak bugün üç fidanın mücadelesi geleceğe ışık tutmaya devam ediyor. Denizlerin inancı, umudu, tutkusu bugün milyonları kuşattı. Bugün Türkiye’de Denizlerin umudunu, cesaretini, inancını Atatürk’ten Denizlere mücadelemiz devam ediyor. Bu mücadele; bugün iktidarın politik ve ekonomik tercihlerinden dolayı ezilen, her gün daha da yoksullaşmaya mahkum edilen işçinin ve emekçinin mücadelesidir. Bu mücadele; aynı zamanda bir anayasal mücadeledir. Ne acıdır ki; Anayasa’ya Bağlılık Mitingi yapan, anayasayı savunan bu gençler anayasayı ihlal etmekle suçlanmıştır. Şimdi Gezi’de yargılananlar, 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmaya çalışanla ODTÜ Devrim Stadyumu’nda geleneklerini sürdürmek isteyenler de bugün aynı suçlamalarla baş başa bırakılmaya çalışılmaktadır.
ÖZGÜR BİR MEMLEKET HAYALİ: Biz tüm bu hak ihlallerinin karşısında dimdik duruyoruz. Herkes şunu iyi bilmelidir ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin hiçbir neferi mücadeleden asla vazgeçmeyecektir ve yılmayacaktır. Bizim Denizlerin çizdiği yolda bir memleket hayalimiz var. Ne mutlu ki; biz bu memleket hayalini yurttaşlarımıza anlatabildik ve onlar da bu hayalin bir paydaşı olduğunu son seçimlerde bizlere gösterdi. Şimdi bu memleket hayalini gerçek yapmak bizim elimizdedir. Eşit, özgür ve bağımsız bir memleket hayalini bize kurduran Deniz Gezmiş’i, Yusuf Arslan’ı ve Hüseyin İnan’ı bir kez daha saygıyla anıyor ve bıkmadan, usanmadan onların yolunda ilerleyeceğime hepinizin önünde söz veriyoruz. Yaşasın tam bağımsız Türkiye.”